29 Haziran 2012 Cuma

Yemek yemek bu dünyaya ait olamaz!

    İşte tam olarak beslenme alışkanlığımızın fast fooda hasret düşürmeye başladığı dönemlere gider resimde gördüklerinizle tanışmamız. Sizin mahalle bakalınızda da satılır mıydı bilmem? Ama kesinlikle benim bayıldığım bir abur cubur: sandviç jelibon!


    Uzun zamandır hiç bir yerde bulamadığım bu lezzetle Batum' a giderken mola verdiğimiz Rize Otogar' ında tekrar karşılaştım! Bizim eski mahalle bakkallarında satılanların da markası Rocco Jelly miydi hatırlayamıyorum. Özellikle cheeseburgerin peynirini ilk gördüğümde gerçek burger peynirine benzerliği peynir mi yoksa jelibon mu bu diye düşündürdü beni!
    Aranızda bu jelibonlara ulaşması daha kolay market ya da bakkallarda rastlayanlarınız varsa bir yorum vasıtasıyla ulaşında gönlümüz şenlensiz.



26 Haziran 2012 Salı

Oyunda yapılanlar oyunda kalır.

     Aslında bu yaptığım çok komik bir şey. Ama eğlenceli. Hayatım boyunca oynamayı en çok sevdiğim oyun "sihirli aynacılık" olmuştur. Ve bilirsiniz savaşta olduğu gibi oyunda da her yol mübahtır. Yapılan çılgınlıklar oyunun eğlencesini taçlandırır. 
     Peki nedir bu "sihirli ayna"? Çirkin kadın yoktur bakımsız kadın vardır, mantığı üzerinden yola çıkarak uydurulmuş bir baş yapıt.  Klasik bir öncesi-sonrası durumu aslında ama bu gönderide uçuk olan kısmı şu; küçücük Barbie bebek suratını bildiğim bütün makyaj tekniklerini kullanarak güzelleştirmeye çalışmak!
      Her kız çocuğu gibi bebek suratını tükenmez kalemle boyama tutkusu ve sihirli ayna oyunu beni bu hale getirdi. 



       Üstte gördüğünüz resim platin sarı saçlardan da anlayabileceğiniz gibi ilk hali. Kısa saçın çok daha modern bir görüntü sağladığı gerçeğinin kanıtı olarak bu gönderi tarihe geçsin!

       Aaaa şunu da söylemeliyim. Yanda gördüğünüz gibi ben 3 tel saçı olduğu için bebeğin saçını düz kestim ama bu sezon kesinlikle katlı modeller moda özellikle dalgalı ve kalın telli saçlara sahipseniz artık hepimizin bildiği gibi katlı modeller kesinlikle kurtarıcı.

      Bir ufakta makyaj trendi bilgisi. Yine bu sezon rujlar kırmızı değil pembe. Eğer siz "yok arkadaş ben kırmızıdan vazgeçemem " diyorsanız narçiçeği rengini deneyin. Özellikle sıcak tipli yani açık renk saç ve bronz ten rengine sahip kişiler, narçiçeği rengini bir deneyin derim.   

19 Haziran 2012 Salı

yoo sevgili kurabiye canavarı bunlar bana kadar!

    Uzun zamandır yapmalara da yemelere de doyamadığım bir kurabiye -cookie- var gönderi mönüsünde bugün. Benim için gastronomi kesinlikle bütün bilimlerden çok önde. Yani hiç düşünmeden  ufacık bir kurabiye parçasını kocaman bir gök taşına hatta kök hücreye değişebilirim!

   Bu gönderide before-after yapalım! Neydiler? Ne oldular? Önce;
 
    böyleydiler. Peki kim bunlar? Evet bildiniz! Hani can düşmanımız 3 beyazlar ailesi varya işte onların en tanınmış fertlerinden beyaz un, beyaz şeker...
     malzemeler:
*1 su bardağı un,
*1 su bardağından 1 parmak eksik pudra şekeri,
*1/4 su bardağı kakao,  
*1 paket kabartma tozu,
*3 yemek kaşığı tereyağı,
*1 yumurta. 

     hazırlık:
    Unu, pudra şekerini, kakaoyu ve kabartma tozunu eleyerek bir kaba alıyoruz. Daha sonra soğuk haldeki tereyağını küçük parçalar halinde bu toz karışımına ekliyoruz ve başlıyoruz ezmeye. Yağ ile toz karışımını iyice birbirine yediriyoruz. Bu aşamada hamur kıvamına gelmemesine aldırmayın evet karışım hala toz halde! Bütün yağ parçalarını iyice ezerek olabildiğince homojen bir karışım elde ettikten sonra yumurtayı kırıyoruz. Bir kaşık yardımıyla yumurtayı iyice yediriyoruz. "Cıvık müdürüm afedersin" bu hamur! tepkisini hemen vermeyin lütfen. Şimdi de ağzına poşet ya da folyo geçirerek  30 dk. buzdolabının alt katında bekletiyoruz.
    Evet hamurun kıvamı şimdi kesinlikle daha iyi! 2 tatlı kaşığı ya da dondurma kaşığı yardımıyla pudra şekeri dökülmüş bir tabağa hamur parçalarını bırakıyoruz. Daha sonra elimizle yuvarlayarak pudra şekerli toplarımızı tepsiye diziyoruz. Aralıklı dizmekte fayda var. Sıcaklar herkes gibi benim sevgili kurabiye hamurumu da etkileyerek bir miktar yayılmaya sebebiyet verebiliyor ki bu kesinlikle istediğimiz bir durum. En son olarak fırında 180 C derecede 15 dakika pişiriyoruz.

    Fırından ilk çıktıklarında sert olmalarına bakmayın, bir süre sonra kesinlikle ağızda dağılan harika bir lezzete kavuşacaksınız. Eğer bu kurabiyeyi yaparsanız sizin düşüncelerinizi merak ederim. Lütfen yorum bırakın. 
(Bu harika kurabiyenin tarifini çok eskiden bir internet sitesinden almıştım ama hangi site olduğunu bulamıyorum. Lütfen gören, bilen varsa ve benimle paylaşırsa memnun olurum. Kaynak gösteremediğim için özür dilerim.)
    

13 Haziran 2012 Çarşamba

Barbie kişisi!


    Hakkını verebilmek için başlayalım bakalım! Şöyle açıklayayım Barbie! Baştan belirteyim; bence Barbie bir kişi. Hehe. Dolayısıyla bu yazıda hatta bu blogta Barbie’ yi kişileştirme ögeleri içerisinde görürseniz bana sormayın bu neyin kafası? Evet bildiğiniz gibi her kız çocuğunun en yakın arkadaşı, çocukluğunun en kıymetli sırdaşı ve tabii ki o harika platin sarısı saç.
    Benim ufacık bir Barbie koleksiyonum var. Peki koleksiyon da ne var? Galiba benimkinden daha zengin bir kıyafet dolabı, arabası, bisikleti, harika banyosu, makyaj malzemeleri, dvd oynatıcıları, cd leri… ve daha pek çokları var. Bu noktaya gelebilmeleri için çok çabaladım. Barbie koleksiyonumu ve bloğumu ortak bir paydada buluşturma fikri nedeniyle Barbie başlıklı yazılar görmeye kendinizi alıştırsanız iyi olur. Kendi koleksiyonumdan fotoğrafları bu gönderide paylaşmaya cesaret edemedim. Müzedeki bebekler o kadar havalı ki benim bebeklerim başka bir gönderinin konusu olsun.
    İlk barbie bebeğin, Ruth Handler isimli Amerikalı bir bayan tarafından kızı için çabalamalarının sonucunda üretildiği biliniyor. Tabi ki artık Barbie sadece bir oyuncak bebek olmaktan çok ötede. 1959 yılında çıktığı serüvenin de öyle çok yaşanmışlıkları var ki Barbieciğim’ in. Nerdeyse bütün modacılar Barbie için özel kıyafetler tasarlamışlar. Barbi' nin popülerliğini hiç yitirmediği bir marka değeri var. Bu başka bir yazının konusu olsun o halde. Ama tüketim dünyasının bir ögesi olması benim gibi amatör ruhları biraz acıtsa da biliyoruz ki aslında önemli olan dış güzellik;  yeşil göz, incecik bel, hokka burun değil kalbin ve beynin hükmettiği bir iç güzellik!
 
 
 
  








    Prag' ta harika bir Barbie müzesi var. Prag kalesindeki oyuncak müzesinin üst katı sevgili Barbieciğim' e ait. İlk Barbie bebekle burada tanışma fırsatı yakaladım. Hehe . Beni şaşırtan en önemli nokta şimdi platin sarısı saçların idolü olan sevgili Barbie’ nin zamanında zümrüt karası saçlara sahip olması. Neyse ben çok uzatmayayım.  Biraz fotoğraflar konuşsun. Fotoğraflar Prag' da bulunan Barbie Müzesi' nden.






12 Haziran 2012 Salı

Belki Bizim Maskelerimiz de Büyülüdür!

    Maskeler! Bugünlerde takıntılı olduğum bir konu. Maske deyince Jim Carrey' nin hayat verdiği The Mask gelmiyor değil tabi insanın aklına ama en az O' nun maskesi kadar büyülü bizimkiler de... 
    Bu dönemde kullandığım maskelerin toplu halde fotoğraflarını çektim. Siz bakmayın benim sevgili maskelerim düğüne gitmiş, çıkışta gelin ve damatla fotoğraf çektiren sülale gibi dursalar da aslında hepsinin kullanım zamanları ayrı ayrı. 
    Maskeleri ve peelingleri göz ve dudak çevresi haricinde uygulamamız gerektiğini unutmayalım ki yaşlılık belirtilerimizi olabildiğince öteleyebilelim! Evet cilt temizliği açısından günlük bakımlar çok önemli ancak maskeler ve peelingler olmadan ışıldayan bir cilde sahip olmak hepimizin genlerinde bulunmayan bir şans. Kozmetik dünyası aslında çok kişisel. Benim cildime uyanlar size uymayabilir. Ama okuması zevkli bir gönderi olsun benim derdim o!
       Sivilceli veya problemli ciltlerde doktor kontrolünde olmak gerektiğini hatırlatarak; kapaklarında ufacık numaralandırmalar yaptım ama ben açıklayarak başlayayım:

1. Watsons green tea deep cleasing facial scrub:  Bildiğiniz gibi maske sürmeden önce cildimize peeling yaparak hazırlamamız gerekir ki maske etkisini gösterebilsin. Watsons' un kendi ürünü olan bu küçük ürün fiyat kalite açısından başarılı.

2. Watsons green tea antioxidant deep cleasing mud: Kil maskeleri her dönem vazgeçilmezlerim oldular. Yine bu ürün de fiyat kalite açısından başarılı. Ciltte bıraktığı yumuşak hissi sevdim.

3. Yves rocher radıant skin scrub: Yine bir peeling. Kayısı çekirdeği özlü olması kesinlikle avantajı. Ciltte bıraktığı nemlendirme hissinden dolayı bu üründen kışın daha memnun kalacağımı düşündürdü.

4. Watsons rasberry exfoliating mud mask: Bilmem neden ama bu ürün bana fena halde şekerli leblebiyi hatırlattı. Gerçekten memnun olduğum bir Watsons ürünü. Diğer maskelerden farklı olarak cilde sürüldükten sonra peeling uygular gibi ovalamak gerekiyor.

5. Christian Breton black earth masque: Kil dediğiniz şey işte böyle bir şey! Yumuşacık oluşu ve cildi yumuşacık yapması kesinlikle başarılı.

6. Christian Breton extra help scrub: Peeling işini başarıyla gerçekleştiren bir ürün. İsminde geçen "extra" sıfatını hak ediyor. 

4 Haziran 2012 Pazartesi

Selam! Hehe

Heyecanlı, bir o kadar da meraklıyım! Uzun zamandır beklediğim belki biraz da düşlediğim işler peşindeyim. Ne biliyorsam onları anlatmak, her gün daha çok şey öğrenmek. O halde perde açılsın! Naçizane küçük dünyamın pırlantaları saçılsın...